İnsanın hayal ettiği bir işte çalışması, çalışırken haz alması, mutluluk duyması demek olacaktır. İş hayatındaki mutluluk aile hayatını da etkilemektedir. Kendisini gerçekleştiren bireylerden meydana gelen toplumlar mutlu toplumlardır. Kişiler işini severek yapacak ve para kazanarak, mutlu bir hayat süreceklerdir.
Yaşlı Adamın Öyküsü
Yaşlı adam yolda yürürken, büyük bir evin inşaatının yanında durdu. İnşaatın girişinde bir şeylerle isteksizce uğraşan bir usta gördü. Ustaya:
-“Kolay gelsin “ dedi.
-“ Bu sıcakta mı ?” diye cevap verdi.
-“Doğru, işiniz çok zor.”
-“Bütün gün mahvoluyoruz. Bu cehennem sıcağında kumla, çimentoyla, taşla, tozla- toprakla uğraşıp duruyoruz. Akşam olunca da yorgun ve bitkin olarak evime dönüyorum.” Aynı inşaatta çalışan bir başka ustaya:
-“Allah kolaylık versin” dedi adam. Yüzünde tebessümle, türkü söyleyerek işini yapan usta, gülümseyerek “ “sağ ol” dedi.
-“Bu sıcakta işiniz pek zor olsa gerek?”
-“Zor ama işimi severek yapıyorum, iş bitince her şeye değiyor, bu ev beldenin en güzel evi olacak.” diye devam ederek sözlerini tamamladı. Yaşlı adam oradan uzaklaşırken “Ne garip!” diye düşündü.
Aynı işi yapan iki usta ne kadar farklı düşünüyor. Birisi işini yaparken yorgun düşmüş, diğeri de işini zevkle yaparken mutlu hayaller kuruyor. İşini severek yapan insan için başarı ve mutluluk çok kolaydır. Diğeri için de iş adeta işkenceye dönmüştür.
Yaptığı işi seven, sevdiği işi yapanlar için Konfüçuyus’un: ‘’Sevdiğin işi yap o zaman hayatta bir gün bile çalışmak zorunda kalmazsın’’ sözü, sevdiğiniz bir işte çalışmanız size yorgunluk vermez. Aynı konuda Sokrates de: “Dağın tepesinde bir çam olamazsan, vadide bir çalı ol fakat orada en iyi küçük çalı sen olmalısın. Çalı olmasan bile ot parçası ol, bir yola neşe ver. Bir saz ol fakat gölün içindeki en canlı saz sen olmalısın.’’
Dünyada herkes için yapılacak bir şeyler vardır. Yapılacak büyük işler, küçük işler olacaktır. Yapacağınız iş, sizin yeteneğinize en uygun olan iştir. Güneş olamazsan yıldız ol. Kazanmak ya da kaybetmek önemli değil, sen her neysen, onun en iyisi ol. İnsan, uzman olduğu, yapabileceği yeteneğine en uygun olan işi seçerse işini zevkle yapar. İşini zevkle yapan kimse mutlu olurken isteksizce yapan kimse de mutsuz ve yorgun oluyor.
İşini sevmeyen, işinden sürekli şikâyet eden birisine, “Neden sevmediğin işte çalışmaya devam ediyorsun?” diye sorarsak hemen cevap hazır “Geçimimi bu işten sağlıyorum, başka bir iş bulamadığım için buna mecburum.” der. Bu, aslında doğru bir cevap olmaz. Hiç kimse sevmediği bir işi yapmak zorunda değildir. Bize, yeteneğimize uygun olan bir işte ihtiyaç duyulursa orada oluruz. Seveceğimiz iş, yeteneğimizin üstünde ise kendimizi o işin gerektirdiği seviyeye çıkarmak için çaba sarf etmemiz gerekir. Bu iki şey hayatımızda çok önemlidir. Birincisi sevmediğimiz işte ısrar edersek mutsuz oluruz. O halde severek yapabileceğimiz bir işi bulup o işte çalışırsak sağlıklı ve mutlu bir hayatımız olur.
Eğitim süreci kişileri gelecekte seçecekleri mesleğe hazırlamaya yönelik bir süreçtir. Eğitim sistemi bu amaca yönelik ve öğrencilerin sevdikleri ve başarılı olacakları meslekleri seçmelerine hizmet etmelidir. Gençlerin seçecekleri meslekle ilgili eğitim görecekleri okulun, ileride geçimlerini sağlayan işin olduğunu bilmeleri gerekir. Bu kadar önemli bir seçimi yapmak yerine, ailesinin, toplumun ve çevrenin beklentileri yönünde tercih yaptıkları görülmektedir. Bu durum ister istemez öğrencilerin istemedikleri okullarda okumak zorunda kalmalarına, sevmedikleri bir meslek sahibi olarak hayata atılmalarına yol açmaktadır. Bu nedenle gençlerimiz, istemediği bir mesleği seçmelerine karşılık yapacağı işin seçiminde kişiliğinin ve ilgi alanının doğrultusunda bir tercih yapmak durumunda olduklarını çok iyi bilmeleri gerekir.
Gençlere yönelik anketlerde, “İş seçiminde en çok neye önem veriyorsunuz?” sorusu sorulduğunda, alınan cevap, “Sevdikleri işin yapılması” olmaktadır. Gençlerin % 60'ının YGS'de yaptıkları ilk üç tercihte mezun oldukları alanı yazmadıkları görülmüştür. Öğrencilerin büyük çoğunluğunun, istediği işi veya mesleği sağlayacağı beklentisi ile üniversiteye girdiklerini belirtmektedir. Ancak, gençlerin çoğu istediği işte çalışmalarının ancak bir torpille mümkün olacağını düşünmektedirler. Dolayısıyla üniversite eğitimini tamamlayacak olan genç, nasıl bir iş tercihi yapacağı konusunda kararsız kalmaktadır. Ekonomik ve sosyal bağımsızlığını kazanma durumunda olan gencin iş tercihinde istekleri doğrultusunda bazı kriterler belirlemesi gerekirken, “ekonomik açıdan yaşamını devam ettirecek seviyede gelir getiren ne iş olursa yapabilirim” tarzındaki düşünce biçimi, sevilerek yapılacak olan bir iş seçiminde gencin bazı tutarsızlıklar içinde olduğunu göstermektedir. Tutarsızlık, bireyin düşünce biçimiyle davranışları arasında zihin karışıklığına yol açmaktadır. Bireyin geçmişi, kişiliği, deneyimi, ilgisi ve mesleği, iş seçimini etkileyen en önemli faktörlerdir. Eğitim süreci ile çalışma hayatının birbirini tamamlayıcı yönde olması, gençleri daha üretken ve daha mutlu yapacağı bir gerçektir.
Eğitimini tamamlayan gençler, iş hayatına atılmak isterken, iş bulamadıklarından ümitsizliğe ve depresyona maruz kalmaktadırlar. Gençlik döneminin kişinin sosyal ve ekonomik bağımsızlığını kazanması ile sonlandığı kabul edilecek olursa, iş sahibi olma dönemi, en önemli sorunların yaşanacağı bir süreçtir. Bu nedenle ekonomik hayatımızda istihdam sorunu açısından büyük sıkıntılar yaşanmaktadır.
İşin kişinin yeteneğine, kariyerine ve ilgi alanına uygun olması, çalışma arkadaşlarıyla uyum içinde çalışabilmesi ve kendisini sürekli geliştireceği kurumsal bir ortamın sağlanması arzu edilmektedir. Hem işin hem de yeteneğin geliştirileceği kariyer planlarının yapılmasına imkan sağlayan kurumlar önem kazanmaktadır. Kurumların yönetim stratejilerinde, personelin gelişmesini teşvik eden bir anlayışı yoksa hem çalışanlar hem de kurumlar gelişemez ve büyüyemezler.
Başarıya ve mutlu bir hayata ulaşmanın formülü sevdiğiniz ve inandığınız bir işi seçmeniz ve onu iyi bir eğitim altyapısıyla desteklemenizden geçer. Sadece sevmek yetmez, eğitimini de almak gerekir. Mutluluğun kaynağı insanın işinden kazandığı para veya büyük başarılar değil, işin keyifle yapılması, işinde kendini önemli görmesidir.
İşinizle birlikte hayatın güzelliklerini keşfederek, sahip olduklarınızın, size verilenlerin kıymetini anlayarak, yaşadığınız her andan keyif almalısınız. İşinizi para kazanacağınız bir mekândan çıkarıp, en çok zevk aldığınız bir eğlenceye dönüştürebilirsiniz. Mutluluğun para kazanmaya bağlı olduğunu görürseniz, makamınız, paranız ve şöhretiniz bunun yolu değildir. İş başarısı tek başına mutluluğu elde etmeye yetmez. Birçok fabrikada çalışanları izledim, onlarla sohbet yaptım. Sevdiği işte çalışanların, sevmediği işte çalışanlardan daha mutlu oldukları gözlemledim.
İşini severek yapanlar kimseler işinde başarılı oluyor. İşinde başarılı olanlar mutlu oluyor ve daha çok para kazanıyorlar. Mutlu insanların beden ve ruh sağlıkları da yerinde oluyor. Mutlu insanların mutsuz insanlardan daha uzun yaşadığı bilinmektedir.